Cuma, Aralık 02, 2011

Erken Uyarı

Her ebeveynin dikkat etmesi gereken ileriye dönük işaretler vardır ama birçoğunu "Ah canım, çocuk işte" diyerek görmezden geliriz. Biz de farklı olduğumuzu iddia etmedik ama gözümüze gözümüze sokulan ve hani şu çok moda olan "Karma" muhabbetini destekleyen alametlere kayıtsız ve endişesiz kalamayacak duruma geldik. Gençliğimizden ve hatırladığımız kadarıyla çocukluğumuzdan aklımızda kalan ve bir kısmını "Ne piçmişiz be" diye belki de gururla andığımız bazı tavırlar, hani şu gazetelerde manşetten verilen tokat gibi cevap şeklinde suratımıza çarpınca önümüzdeki yılların robot resmi ortaya çıkmaya başladı.

Yatağa yatırılmak suretiyle uyuması umut edilen sevgili kızım daha önceki tepkilerinin işe yaramadığını görünce yepyeni bir taktikle annesinin karşısına çıktı. Diyalogu aynen aktarıyorum.

-Anne ben gözlerimi kapatamıyorum.
-Niye yavrum?
-Bozuldular. O yüzden uyuyamam.


Tahmin edileceği üzere akşam yatmak istemeyen çocuk sabah da kalkmak istemez. Bin bir dil dökülen Zilli Prenses, çizilen her türlü toz pembe tabloya rağmen kalkmamakta direnince kesin bir tavırla kendisine kalkması ve okula gitmesi gerektiğini bildirdim. Tek gözünü açıp yataktan kafasını kaldırmadan "Baba, karnım ağrıyor" dedi  ve kıçını dönüp uyumaya devam etti. Babaya da çocuğu yataktan sökmek kaldı.

Zaman zaman amaçlı veya amaçsız ailece yürüyüşlerimiz olur. Böyle zamanlarda da puset kavramını hayatının flu anılarından biri hâline getirmiş olan kızım da koşmayı tercih eder. Karı-koca yanımızda çocuğumuzla yürürken iki laf etme şansına bu nedenle sahip olamıyoruz çünkü nöbetleşe çocuk peşinde galop, sprint antrenmanı yapıyoruz. Hanımefendinin koşacak keyfi olmadığında, kısaca canı kapris yapmak istediğinde de kucak talepleri ardı arkası kesilmeden ebeveyne ulaşıyor. Mümkün mertebe kucaktan uzak tutmaya çalışıyoruz. "Ne gerek var kızım?", "Saçmalama, eşek kadar oldun" telkinlerinden majestelerine sıkıntı geldiği zaman da "Ah baba, çok bacağım ağrıyor. Geçen gün vurmuştum, o yüzden" veya "Anne ayağım ağrıyor, yürüyemiyorum" şeklinde ebeveyn kafalama taktiklerine geçiyor.

Yıkanmak hâlâ ciddi bir sorun. Kafasına, yüzüne su gelmesinden nefret ediyor Matmazel. Her banyo sefamız küçük kıyamet havasında geçiyor. Sadece elini tutan ve çeşitli şekillerde destek olan ben, apartmana yapılan "Hayır baba, yeter baba, yapma baba!" canlı yayını yüzünden komşular tarafından muhtemelen cani, psikopat ve dayakçı olarak görülüyor olmalıyım. Son zamanlarda bu tepkiler yerini çeşitli bahanelere bıraktı. Mesela tam banyoya girmek üzereyken gelen çiş bir türlü bitmek bilmiyor.

Kimi buna yediğimiz hurmalar der, kimi buna rüzgâr ekmek der, kimi etme bulma dünyası, kimi de karma der. Verilecek isim ne olursa olsun konuştuğumuz herkesin fikrini belirtme şekli değişmiyor:

Ergenlikte sıçtınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder