Salı, Ekim 09, 2012

Ara Beni Ara Yar

Her genç kız babasının korkulu rüyasıdır telefon. Yemek saatinde, saat 21.00 gibi gecenin geç bir saatinde veya kısaca olur olmadık saatlerde arayan şerefsizler ve konuşulanların bilinememesi çileden çıkarır baba kişiyi. Bu telefon denen meret eskiden sadece evlerde varken şimdi ceplerde gezmeye başladı. Bu çocuk arkadaşlarıyla telefonda dedikodu yapma yaşına geldiğinde kim bilir neremizde olacak. Neyse, konuyu dağıtıp sinirimi bozmayayım. Anlaşıldığı üzere Zilli Prenses telefon denen illeti sevdi. Şimdilik cep telefonundan konuşturmuyoruz kendisini ama ev telefonu faturaları yavaş yavaş kabarmaya başladı. Telefonu kaptığı gibi evin bir ucundan diğerine dolaşa dolaşa, bilumum sülale ferdiyle ve yakın arkadaşlarla muhabbet ediyor. Ama tatile gittiğinde kendisini özleyen babaya bir saniye ayırmıyor! Sakinim.

Daha bir ay önce tatildeyken ve mis gibi sahilde akşam yürüyüşü yaparken "Köpeğimi özledim" diye zırıl zırıl ağlayan kız, Bodrum'dayken kendisiyle görüşmek istediğimde olumsuz yanıt vermekle kalmayıp "Babayı özlemedin mi?" diye soran anneye de telefonda olduğumu bile bile "Hayır" diyebiliyor. Sakinim.

Hasbelkader hanımefendiyi telefona gelmeye ikna edebildiysek de baba hatırı sormak falan mazide kalmış bir gelenek. Konuşmalarımızın gidişatı gayet rutin. Bir tarafta taleplerin efendisi, diğer tarafta tırnak yiyerek öğün geçiren adam.

-Baba bana Galatasaray forması al.
-Peki kızım.

-Baba bana kask al.
-Olur kızım.

-Baba bana bir de sörf tahtası al.
-Höst!


Sakinim.

Telefon konuşması yapmamız için aramızda mesafeler olmasına gerek yok. Babaya kapak takmak da paha biçilmez. Canı sıkılan Zilli Prenses, çalışırken yılışıp telefonda konuşmaca oynamaya beni razı etti ama en nazik tabirle ben böyle konuşmanın içine ederim arkadaşım.

-Alo.
-Alo.

-Kimsiniz?
-Ben baban kızım.

-Teşekkürler, iyi günler. (Çtonk!)
-!%*$