Perşembe, Şubat 18, 2010

Saygısız Köpek!

Hayatımda böyle saygısızlık, terbiyesizlik hatta şerefsizlik görmedim. Sen git, McDonald's'ın gelmiş geçmiş en iyi çocuk menüsü oyuncağı olan koskoca Darth Vader'ın kafasını al, evin içinde hırlayarak koştur. Hâlâ titriyorum, kendime gelemedim. Bu köpeği adam edemeyeceğim kesinleşti. Usta'ya böyle davranan bir yaratığın, bize neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Güzel kardeşim, sen Serena'nın sürekli üstüne oturmasından, kulağının dibinde çığlık atmasından, postunu yolmasından, oyuncakları hatta bazen mama sandalyesinin tepsisini kafana atmasından sıkılmış olabilirsin ama bu sana, Vader'a böyle saygısızlık etme hakkını vermez. Aynı Serena değil mi sana yemeğinin yarısını verip, yatağında uykunun ortasındayken döver gibi sevmeye gelen? Çok ayıp. Annen perişan oldu, ablanın yemek yememesi ve uyumaması bile bu kadar sarsmamıştı kadını. Senin yüzünden evdeki huzur, Ginsu bıçakla kesilmiş gibi sekteye uğradı. İşime konsantre olamıyorum ve bunun sorumlusu, Serena'nın sürekli makinemin güç kablosunu sökmesi değil. Yere düştüğü anda Vader'dan gelen nefes sesiyle, olayın ciddiyetinin farkına varmış olduğunu umuyorum. Bundan sonra bu tür hareketlere tahammül etmeyeceğiz. Anneannenin getirdiği bisküvileri yemek ve halanın masadan gizli gizli yemek vermeye devam etmesini istiyorsan, tez zamanda kendine çekidüzen ver. Bu, sana son ihtarım, ona göre.

Salı, Şubat 09, 2010

Muma döndük, hizaya geldik.

Yediğimiz fırçanın haddi hesabı yok. Yemek gecikti, fırça. Oyuncağa yetişemedi, fırça. Frodo çok yaladı, fırça. Emzik kayıp, fırça. Doydu, fırça. Fare ele geçirilemedi, fırça. Fırça da fırça. Hayatımda bu kadar sık ve yüksek desibelli fırça yemedim. Toplam 8 saat uyuyup, akranlarından %50 az yemek yiyen bir velette böyle bir enerji görmek, doğal olarak babalık görevini icra etmeye çalışan kişiyi ürkütüyor. Bu kadar fırçanın ardından her şeyi göze alıp yanaklarına yapışmak veya göbeğini mıncıklamak da hakkım artık. Sanırım hiçbir şeye kızmayacağımızı anladı. Bir kere verdik ipleri eline, canı sağ olsun.

Kızım artık yürüyor. Öyle üç-beş adım falan da değil. Salondan başlayıp, koridoru geçip, arka odaya kadar gidebiliyor. Bir ay bile kalmadı yaşını doldurmasına. Çok hızlı büyüyor bunlar, bu kısmı hoşuma gitmedi. Üstüne de Father of the Bride'ı çevirince iyice kafayı yedim. Çok fenayım bu aralar. Şimdiden kızı vermem ben kimselere diye söylenmeye başladım. Bu aralar en sevdiği oyun, koltuğun etrafında dönerek kovalamaca oynamak. Ayakta başlıyor ve bir süre sonra heyecandan kıç üstü oturup emekleyerek devam ediyor. Yakalanacağını anladığı anda da salon kapısına doğru yöneliyor. Yemezler kızım, babadan kaçılmaz. Annesiyle de yeni bir oyun keşfettiler, birbirlerini iterek yere devirip kahkahalar atıyorlar. İzlemesi büyük keyif. Kıskanç Frodo da hemen araya girip nasipleniyor. Ama son zamanlarda evdeki gözdesi Zilli Prenses oldu. Her yediğinin yarısını Fofo'ya verdiği için aralarında menfaat üzerine kurulu bir yakınlaşma başladı. Onun dışında pencerenin kenarına kurulup birlikte dışarıyı seyrediyorlar. Frodo arada bir kafasına oyuncak yiyor, o da oyuncağı kaçırıp iyice kemiriyor, o zaman da Zilli Prenses çıplak elle girişiyor. Böyle ilginç bir ilişkileri var. Oyuncağı alıp kaçan Frodo olmasına rağmen yine fırçayı biz yiyoruz. Canı isterse gidip ağzından çekiyor. Günlük fırça kotası belirledi kendine göre herhalde bizim için. Onu doldurmaya çalışıyor.

Sabah uyanma faslından, kahvaltıda annesiyle kapışmasına, güzellik uykusu aksiliğinden, akşam üzeri oyun faslına, akşam yemeği şamatasından, yatmamak için yaptığı maymunluklara kadar her şey bizim için ayrı hikâye. Gözümüzün önünde öyle hızlı büyüyor ki, hiç yaşlanıyormuşum gibi gelmiyor. Yaşlılığım da hiç çekilmez, biliyorum hayatım. Sizi çok seviyorum.