Neyse, elbise diyorduk. Yukarıda anlattığım sitemden dolayı çocuk için düzgün giyim eşyası bulmanın zorluğu da hayatımıza girince, hanımefendinin giyebileceği tarzda bir şeyler bulmak iyice zorlaştı. Zaten öyle her sezon yeni gardırop düzecek insanlar değiliz ama bir veya iki parça yeni bir şeyler olmalı dolapta. Olmayınca ne oluyor? Çelik'in 90'ların başında üzerinden çıkarmadığı polar kazak zindanına hapsoluyoruz.
-Kızım üç gün önce onu giydin, bugün değişik bir şey giy. Bak ne güzel pantolonların, eteklerin var.
-Olmaz, ben elbise giyeceğim. Bana başka şey yakışmıyor.
-Kızım kot eteğini giy.
-Olmaz.
-Kot pantolon?
-Olmaz.
-Kumaş pantolon?
-Olmaz.
-Tulum?
-Olmaz.
-Eben?
-Pembe mi?
En azından son bir yıldır giyim konusunda müthiş tasarruf ettik, güzel yanı da bu. Elbise, ötenazi için yalvarana dek giyiliyor.
Muhterem karım bana kızıyor. Kızıyor demeyelim, suyu ziyan etmeye gerek görmeden bir kaşıkta boğmak istiyor daha doğru bir tabir. Neymiş efendim? Çok yumuşak davranıyormuşum, çocuk beni idare etmeyi çok iyi biliyormuş, onun izin vermeyeceğini bildiği bir şeyi, yapacağımı bildiği için hiç işi uzatmadan bana soruyormuş. Öncelikle ona çözüm odaklı olmak denir, ileride çok faydasını görecek minik yavrum. İkincisi de ben birçok konuda hayır diyorum. Buyurun, kanıtı da aşağıda. Sağdaki fotoğraftaki çocuğu tanımıyorum, babasına ice tea aldırmış şımarık veledin biri herhâlde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder