
Fazla uzatmayayım, sonunda gideceği yuvaya karar verildi. Anne mutlu, çocuk mutlu, baba dağ başında yaşama planları yapıyor. Bu kadar karmaşık duygular içinde eve vardık. Fırsatını bulduğumuzda hanımefendiye okulda nasıl davranması gerektiğini ve orada nelerle karşılaşabileceğini anlatıyoruz. Klasik ebeveyn davranışları işte. Abartmamak da lazım. Parkta çocuğuna "Vur gözüne sen de!", "Vermesene sıranı evlaaadııım!", "Sen niye ona vurmuyorsun, hı?" diyen süpersonik ebeveynlere de benzememek lazım. Aradaki çizgi pek ince olmasa da bazı dürtülerin fırsat kolladığını inkâr etmeyeceğim. Okulun verdiği ankette bulunan "Hangi etkinliklerde yer alabilirsiniz?" sorunundaki tüm şıkları işaretlemek üzereyken sevgili eşimin "Kurabiye mi pişireceksin çocuklarla manyak?" uyarısıyla kendime geldim. Her şeye de bir cevabı var hanımefendinin. Uyuz.
Bu meseleyi de hallettikten sonra normal hayatıma dönmeye çabalamaya başladım. Bizim Fofo'nun da hazır çişi gelmiş belli, onu kapıp sokağa çıkayım dedim. Maalesef oğlumun en büyük korkusu da o anda gerçekleşti. Tasma sesini duyan Zilli Prenses koşarak içeriden geldi ve "Baba ben de Frodo'yu gezdirüüm" dedi. Ne kadar dil döktüysem vazgeçiremedim ve Emel Sokak'ta Kâbus: Fofo'nun Kâbusları adlı filmde yeni bir bölüm başladı. Tek isteği işemek ve belki de bir büyüğünü yapmak olan köpek hayvanı, üzerine binmek isteyen çocuktan kaçmak için taksitli işeme seçeneğini kullanmak zorunda kaldı. Bu arada tasmanın yaklaşık 15 santiminin kendisine kalması da sıkıntı verici bir gezinti olmasına sebep oldu. İşemenin üçüncü taksitinden sonra sitenin kapısına yöneldi ve köpek üstü bir çabayla eve doğru gitmeye çalıştı. Onun da işi zor. Bazen hayvan boş boş ufka dalıyor ve o arada sol gözünün seğirdiğini görüyorum. Evin tek hâkimiyken sonradan gelen garip yaratığın saltanatı ele geçirmesini çaresizlikle izledi. Ayda bir mesaneyi eve boşaltarak tepkisini dile getirmeye de devam ediyor. Uyuz.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder