Cuma, Aralık 27, 2013

Einstein'ın Kaburga Kemikleri

Evet, ne demiştik? Yeni ülke, yeni hayat falan filan. İlk yapan biz olmadığımız için çok da üstünde durmaya gerek yok. Biz daha çok hanım kızımızın uyum ve kabullenme sürecini takipteyiz. Aslında öyle büyük farklar, "Vay anam vay, ne biçim yermiş la burası!" dediğimiz bir durum yok. Tek bariyer olan dili de aşmaya başladık. Bu noktada neticeden çok Hatice kısmına odaklandığımız doğrudur çünkü bizim için Zilli Prenses bu temsilin baş rolünde.

Dil, evet. Derdini anlatmakta şu an için bir nebze zorlanan veledim arada normal olarak kavram karmaşaları içinde de boğuluyor. Sıradan gelen kelimelerin aslında ne kadar farklı senaryolarda kullanılabileceği gerçeğini öğrenmiş olduk. Okuldan kısmen asık suratla dönen Nuşnuş'a derdinin ne olduğunu sorma çabalarımız birkaç saat sonra meyvesini verdi. Hafif çatık kaşla "Öğretmen beni erkek sanıyor!" diye çıkıştı. Bir çocuğa baktık, bir birbirimize. Her ne kadar Amerikan güreşi yapsa da çocuk bırakın erkeğe Glamazon'a bile benzemiyor, bundan eminiz. "Evladım nasıl oldu da böyle bir karar aldın?" diye sorduk. "Çünkü saat başı gelip bana Pi-pi, Pi-pi diyor. Benim pipim yok! Ben kızım!" dedi. Ebeveynliğin en kötü tarafı, çocuğun suratına püskürememektir. Neyse ki öyle dertlerimiz yok. Daha fazla gıcık olması pahasına önce püskürdük, sonra konuyu açıkladık. En azından anatomiden geçti, mutluyuz.

Anatomiye devam. Muhterem Eşim'le eldeki malzemelerle akşam ne yapsak diye internet internet gezerken, karşımıza çıkan mangal fotoğraflarına hayran hayran bakma esnasında cebren ve hile ile tarafıma hangi sebzenin yedirileceğinin endişesi içindeydim. Güzelim kaburgalar ekrandan bana bakarken doğal olarak çeşitli yorumlarda bulundum. Babasının hevesli hevesli bir şeylere övgüler yağdırdığını duyan kızım da hemen oturduğu koltuktan seslendi;

-Neye bakıyorsunuz siz orada, he?
-Kaburgalara kızım.

-Sende kaburga var baba, lazım değil.
-(İç ses) %&?*#!

Anatomi konusundaki başarımızın, nereden geldiği belli olmayan genel kültür konusunda da devam ettiğini öğrenmek, sevinçlerimize sevinç kattı. Kaynağı belirsiz bir hevesle kızım son birkaç aydır sokakta bulduğu taş, sopa gibi nesneleri toplayıp eve getirmeye, "Yok artık, ne sopası kızım evde?" noktasında da apartmanın müsait yerlerine saklamaya çalışıyor. Bir sopa, iki sopa, üç taş derken dayanamadım sordum. İçimden de "Lütfen normal çocuklar gibi inşaat yapacağım baba" desin diye sevimli temenniler geçiriyordum. Meğer hanımefendinin niyeti başkaymış. Kelimesine dokunmadan diyalogu aktarıyorum.

-Kızım bu kadar taş ve sopayla ne yapacaksın?
-Dünya savaşına hazırlanıyorum baba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder