Pazartesi, Mart 02, 2015

Hayat böyle, naaparsın cınımmm.

Veletler, veletlerimiz. Çok sevimliler, değil mi? Oldu canım. Hepsi birer canavar, aksini iddia eden fazla romantiktir. Bebekken daha mı rahattı hayat, yoksa büyüdükçe kolaylaştı mı arasında bocalamaya alışırken, ileride devreye girecek olan ergenlik vs. ıvır zıvırlarını düşünmek bile istemiyorum.


Muhteşem bir koca olduğum için yoğun iş günlerinde muhterem eşime yemek yaptırmam. Yormam, yoramam, kıyamam. Yemek seçmemle alakası yok, ciddiyim yahu! Neyse, yine kahramanlığımı yaptım ve "Hayatım sen yorulma, ben hemen hafif bir şeyler söyleyeyim, hep birlikte yeriz" dedim. Yorulmuş olacak ki bu sefer direnmedi. Yemeğimizi söyledik, Kıvırcık Çocuk siparişi vermemin hem ardından "Baba

geldi mi?" "Baba ne zaman gelecek?" "Baba söyleyeli kaç dakika oldu?" "Baba bana ne zaman scooter alacağız?" sorgulamalarına başladı. Çok sabırlı bir babayım, hepsine sükûnetle cevap verdim. Veeee zil çaldı! "Yemeeeeeeeek!" diye kapıya koştu bücür. Hemen soframızı kurduk, paketleri açmaya koyulduk ve evladım bir felaketle karşılaştı. Ketçap vardı ama mayonez yollamışlardı! "Baba pakete mayonez koymamışlar" dedi içli içli Zilli Prenses. Hemen mutfağa yöneldim, "Ben dolaptan getiririm kızım!" dedim ve beynimde Dıt-dırı-dıııııt süper kahraman teması çaldı. Altı yaşında gösteren 80'lik nine de konuya noktayı koydu. "Hayat böyle işte, ne yaparsın?" Biz çocuğa gülmeyin tavsiyelerine uyan bir aileyiz demek isterdim ama düpedüz suratına püskürdük. Neyse ki kendi de bizimle püskürdü, olmuş bizimki.


Bir Pazar günü vakasıyla yine karşınızdayız. Sabah makine başında çalışırken koltuğa uzanmış ve çoğunluğu saçtan ibaret olan ve Sam&Cat izleyen çocuğa baktım ve büyümüş olduğunu fark ettim. Oysa ki birkaç gündür gözüme çok minik görünüyordu. Bir gecede bu kadar irileşmiş olamaz, eski gözlük cidden kötüymüş. Hemen panikle yanına koştum, önce klasik mıncırma seansı ve sonra baba tavsiyesi.

-Kızım lütfen büyümez misin?
-Büyüyceeeem!

-Olmaz, sana büyümeyi yasaklıyorum.
-Bana ne ya, ben büyüyeceğim baba, hihihihi. Benimle kek seyreder misin?

Not: YouTube'da kek yapımı izlemek yeni hastalığımız.

Klasik bir ailece Pazar geçirdik, okul arkadaşının doğum gününe gittik, yemek yedik, döndük falan derken tacizler nedeniyle çalışmaya çalışmaktan yoruldum ve hem keman kitabı hem de Asteriks almak için baba-kız çıkmaya karar verdik. Güzel bir yürüyüş sonrası kitapçıya vardık, çocuk kitaplarının olduğu bölüme geçtik. Çocuk kitaplarının olduğu bölüme masa-sandalye falan koymuşlar, bizimki de hemen bir kitap kaptı ve masaya yöneldi. Önceki namussuzlar darmadağın bırakmışlar masayı, şöyle bir toplamak lazım. "Babacığım şurayı toplamama yardım eder misin, ben burada birkaç kitap inceleyeceğim" dedi saç yumağı. "Kızım pipo da ister misin?" diye soramadım çünkü etraf kalabalıktı. Tabii ki ortamı, eleştiri amaçlı kitap incelemesi yapmaya uygun hâle getirdik. İncelemeler kısa sürdü çünkü aldıkları aslında çıkartma kitabıymış. Başladık diğer reyonlara bakmaya ama rafların önünden geçerken kendi çocukluğum, gençliğim ve bugünüm de film şeridi gibi gözlerimin önünde 48fps yayına başladı. Birlikte okumamızı istediğim ne kadar çok kitap varmış meğer. Bu hatadan geri dönmeliydim.

-Kızım, sabah sana büyümeyi yasaklamıştım ya?
-Hı-hı. (Evet, aynı aklınıza gelen tonda)

-Ben onu iptal ediyorum, büyüyebilirsin.
-Tamam o zaman sen bana bir söz ver baba.

-Söyle cicim.
-Sen sakın büyüme, tamam mı?

Bunu söylerkenki bakışları bir baba için, nasıl diyorlar, "Priceless"tı.